Gezi Notları / Safranbolu

Sabahın serinliğinde mutlu bir buluşmanın ardından düştük yollara. Havanın sisinden biraz korksak da ilerledikçe güneşin selamıyla açıldı gökyüzümüz. Düştük biz de Safranbolu yollarına... Karnımızın açlığı ve kahvaltı hayalleriyle birlikte...

Bir kaç küçük araştırmadan sonra en iyi kahvaltıyı eski ceza evinde yapabileceğimizi öğrendik. Araya sora bulduk ve keyfe başladık.

Hem bahçesiyle hem de iç mekanıyla büyüledi bizi eski  ceza evi. Kahvaltı siparişlerinin ardından biz de dolaşmaya başladık be eşsiz mekanı.

Allah kurtarsın...

İçeride oluşturulan ambiyansı çok beğendik. Ceza evinin içindeymişiz gibi hissettik. Şark köşeleri, klasik döşenmiş köşeler hatta minikler için oyun odası bile vardı.

Güzel bir kahvaltını ardından Ülkemizin en eski saat kulesine geçiş yaptık. Orada bizi saat kulesinin tarihini anlatan bir görevli bekliyordu. Şanslıydık ki saat 12 ye vurunca 12 defa çalan eşsiz sesi dinleyebildik.

Saat kulesinin ardından ise müzeye geçtik ve günümüzde yok olmaya yüz tutmuş zanaatlere doğru bir yolculuğa çıktık. Komik olanı ise benim müzenin içindeki şekerci dükkanını görüp, camdaki rengarenk şekerleri lokumları görüp alışverişimizi buradan yapalım diye atılmam oldu.

Annelerin yapmış olduğu el işiyle süslenmiş yağlı boya resim sergisi.

Safranbolu evlerinin tavan süslemeleri

Şekerler, lokumlar ne kadar da gerçekçi ama ben gerçek sanmakta pek de haksız sayılmam...

şifahane

Müzeyi gezmekten çok zevk aldık, hemen ardından ise şehir turuna devam ettik.

Arkası yarın...